Sambayat Hakkinda
 

ŞAMBAYATIN TARİHÇESİ

 

 
YAZAN :HÜSEYİN DUZ
ŞAMBAYAT MERKEZ İLKÖĞRETİM OKULU  MÜDÜR YARDIMCISI
ŞAMBAYAT
 
OĞUZLAR
 
Anadolu, daha IX. yüzyıldan başlayarak (XI. yüzyıl değil!) Türk gruplarının yaşamaya başladığı, XI. yüzyıldan itibaren sürekli göç alan, buna bağlı olarak da yer yer lehçe tabakalaşmalarının yaşandığı bir bölgedir. Bu bölgeye gelen Türklerin büyük çoğunluğu Oğuzlara mensup olmakla birlikte, aralarında Oğuzlar dışında bazı Türklerin de bulunduğu, Anadolu Türkçesinin oluşum ve gelişimine bu unsurların birçok tesirlerinin olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak bu çalışmada yalnızca Oğuzlar üzerinde durulmaktadır. Ayrıca Türk topluluklarının göç yollarında ve bu bölgede (Anadolu’da) temas ettiği dillerin, hem Türkiye Türkçesi yazı dilinin hem de ağızların gelişmesine katkı ve etkilerinin bulunduğunu burada vurgulamakta yarar vardır.[4]
Adlarına ilk olarak Türkçenin ilk yazılı belgelerinden olan ve VII. yüzyılda yazılmış bulunan Barlık Yazıtı’nda rastladığımız Oğuzlar, X. yüzyılda Hazar Denizi’nden Seyhun ırmağı yatağında bulunan Fârâb ve İsficâb yörelerine kadar olan bölgeyle bu ırmağın  kuzeyindeki bozkırlarda yaşarken, XI. yüzyıldan itibaren büyük gruplar halinde Anadolu’ya gelip burada egemenlik kurmuşlardır. Oğuzların bu yüzyılda yirmi dört boydan meydana geldikleri bilinmektedir. Kâşgarlı Mahmud, bu boyların yirmi ikisini gösteren bir liste vermiştir. Daha sonra Reşidüddin tarafından yirmi dört boyun listesi verilmiş; bu liste, Hamdullah-i Müstevfî, Yazıcıoğlu, Neşrî ve Ebu’l-Gâzî tarafından da aktarılmıştır. Bu listelere göre, yirmi dört Oğuz boyu iki temel kola ayrılmıştır: Boz-Oklar ve Üç-Oklar. Boz-Oklar ve Üç-Oklar kendi aralarında üçer kola, bu kollar da dörder boya ayrılmıştır. Söz konusu listelere göre, 24 Oğuz boyu şöyledir (KAYNAK:Ç.Ü.TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMA MERK. YAYINLARI. İNT.SİTESİ)
I.  BOZ-OKLAR
A.  Gün-Han Oğulları
1. Kayı   2.  Bayat   3. Alka Evli 4.  Kara Evli
B.  Ay- Han Oğulları
1. Yazır 2.Döğer 3. Dodurga 4. Yaparlı
C. Yıldız- Han Oğulları
1.  Avşar 2. Kızık 3.  Beğdili 4.  Karkın
II.      ÜÇ-OKLAR
A. Gök-Han Oğulları
1.  Bayındır 2. Peçenek 3. Çavuldur 4. Çepni
B. Dağ-Han Oğulları
1.  Salur 2. Eymür 3. Ala Yuntlu 4.  Yüreğir
C. Yıldız- Han Oğulları
1.      İğdir 2. Büğdüz 3. Yıva 4. Kınık
 
Anadolu’da yukarıda listesi verilen yirmi dört Oğuz boyunun, Alka Evli hariç olmak üzere, yirmi üçüne ait yer adları bulunmaktadır. En fazla yer adına sahip boylar, sırasıyla Kayı, Avşar, Kınık, Eymür, Karkın, Bayındır , Salur ve Bayat’tır
           
BAYAT – ŞAMBAYAT
 
Bayatlar1457 yıllarında Diyarbakır Karaca Dağda yurt tutup Ak-Koyunlu devletinin oluşumu ve devamında büyük rol oynamışlardır. Daha sonra kendilerinin dışında bölgesel çatışmalar yüzünden Suriye’ye (Kerkük, Halep, Şam civarları.) yerleşmişlerdir.
            Timur un Yozgat ve ona komşu bölgelerdeki Kara-tatarlarının pek çoğunu Türkistan’a götürmesi üzerine kuzey Suriye’deki bu Bayatların bir bölüğü de Dulkadirli Oymakları ile birlikte Boz-Okta yurt tuttu. Bayatların bu kolu Şam Bayadı adı ile anıldı.
            1.Halep Türkmenleri Bayatları: Halep Türkmenleri Bayadına mensup olduğu belirtilen Reyhanlı adı ile kalabalık bir kolun olduğu ; bu kolun yaz aylarında Sivas civarlarına kış aylarında da Halep civarlarında yaşadıkları ve daha sonraları yerleşik hayata geçerken , bu gün Hatay ili sınırlarında bulunan Reyhanlı’yı kurdukları bilinmektedir.
            2.Şam ve Trablus Çevresinde Bayatlar: Bayatlara mensup bazı küçük oymaklara da yine 16. yüzyılda Şam ve Trablus Çevresinde taşayan Türkmenler arasında bulundukları görülmüştür.
            3.Boz-Ulus Bayatları: 16. yüzyılda Boz-Ulus arasında iki Bayat oymağına rast gelinmektedir.
            II. Selim devrinde yazılmış Boz-Ulus defterine göre , asıl Boz-Ulus kolundan olan bayat oymağı 206 vergi nüfusuna sahiptir. Bu oymağın da Halep Türkmenleri arasındaki kümeden ayrıldıkları kesindir. Boz-Ulusun Dulkadırlı kolunda bulunan ve Şam Bayadı adını taşıyan diğer oymağın ise 341 vergi nüfusu vardır.
            4.Dulkadırlı Bayatları (Şam Bayadı): Dulkadırlı eline dahil olan Bayatlar Şam Bayadı adını taşırlar. Bu Bayat kolu , adının da gösterdiği gibi , kuzey Suriyedeki Bayatlara mensuptur. Bu mühim Bayat kolunun büyük kısmının Boz-Ok bölgesinde yurt tuttuğu görülür. Bundan başka Yeni-İl de , Ulu Yörükler arasında ve gördüğümüz gibi Boz-Ulusların Dulkadırlı kolu içinde de Şam Bayadı oymakları bulunmaktadır.
            Şam Bayat oymağının ilgimizi çeken diğer tarafıda, İran kaynaklarına göre Kaçar boyunun teşekkülünde oynamış olduğu roldür. Kaçar boyu ile ilgili en eski bilgi 1491-1492 yılına kadar gider. Bu tarihte Kaçarların Azerbeycan’ın özellikle Karadağ bölgesinde yaşadıkları görülür. Kaçar adının bir şahıstan meydana geldiği muhtemeldir.Kaçarlar 16. yüzyılda Şam Bayadı , Ağaç-Koyunlu , Ağaçlu ve Yıva obalarından meydana gelmişti.Bu oymaklarının ana kollarının Boz-Ok bölgesinde yaşadıkları görülür. Bu husus Kaçar boyunun Anadolu’daki Yozgat bölgesinden Azerbaycan’a Ak-Koyunlu devrinde gittiğine hiçbir şüphe bırakmaz .
Ø      Boz-Ok:
 Boz-Oktaki Şam-Bayatları bu bölgenin Gedük yöresinde yaşamaktadırlar.Bu bölge aşağı yukarı bugünkü Şarkışla kazasının bulunduğu yerlerdir. Burada yaşayan Şam-Bayatlıları başlıca Hızurlu , Hasancılu , Kesmezlü , Şeyhlü , Şarklu , Kızıl-Donlu ve Karaca-Koyunlu gibi obalara ayrılmıştır. Bu obalar sahibi bulundukkları ekinliklerde çiftçilik yapmakta ve kış gelince Suriye’ye gitmektedirler. Fakat 16. yüzyılın ikinci yarısında Şam-Bayatların kışın Suriye’ye gitmekten vazgeçip yerleşik bir hayatı tecih ettikleri görülmektedir.
Ø      Yeni-İl:
Bu ilde yaşayan Şam-Bayadı kolu ancak 5-6 obadan ibaret bulunmaktadır. Bunlardan Tatar-Alilü hariç olmak üzere , diğerleri Boz-Ok yöresindeki Şam-Bayadı obalarının kollarından başkası değildir.
Ø      Ulu-Yörük:
Ulu-Yörük topluluğuna bağlı teşekküllerden biri de İnallu oymağı olup Bunun kuzey Suriyedeki İnalluların bir kolu olduğu anlaşılıyor.Amasya çevresinde yaşamakta olan bu İnallu Teşekkülü arasında Şam-Bayadı adlı birkaç obaya rast gelinmektedir. Bu keyfiyet önce de işaret edildiği gibi Bayatlarla İnallular arasındaki akrabalık ilışkisinden kaynaklanıyor olabilir.
Ø      Ankara:
Şam-Bayatlarına iki küçük oymağın da 1522 yılından önce Ankara’nın Kalecik kazasında yurt tuttuklar görülüyor. Bunlardan biri Çuna diğeri de Tavşancık köylerinde yerleşmişlerdir.
Ø      Maraş:
Şam-Bayatlara mensup bir oymağın da Behisni’ye bağlı Korucu adlı köyde , 40 vergi nüfusu olan bir diğerinin de Antakya’da Hacılu köyünde kışladıkları görülüyor.
 
Tarihi belgelerin incelenmesinde Boz-Okta yaşayan Şam-Bayatların şiilik inancını taşıdıkları , yani Kızıl-Baş oldukları anlaşılmaktadır.Hatta İran’la inanıştan dolayı münasebetleri olduğu anlaşılmaktadır.
Şam-Bayadının grek Boz-Ulus gerekse Yeni-İl arasındaki obalarının bu topluluklara mensup diğer oymaklar gibi 1613 tarihlerinde orta anadoluya gelmiş oldukları anlaşılmaktadır.
Orta-Anadolu’ya gelen ve bahsedildiği gibi Şam-Bayadı oymaklarından bir veya birkaçı Çukur Ovaya indikleri ve Adana ili yakınlarında bu gün kendi adları ile anılan Şambayadı Köyünü kurdukları anlaşılmakta, yine onlardan bir obanın Konya-Karaman kasabasında yerleştiğini biliyoruz. Daha evvel bahsedildiği gib Behisni yakınlarında bulunan Şam-Bayatlara bağlı oymağın yine kendi adlarıyla anılan şimdiki Adıyaman vilayeti Besni ilçesine tabii Şambayat Kasabasını kurmuşlardır.
 
5.Kütahya Bayatları: 16.yüzyılda Kütahya civarlarında yaşayan Yörükler arasında Bayat adını taşıyan bir oymağa rastlamaktadır. Uşak yöresinde yaşayan Boz-Guaş adlı büyük bir oymağın obaları arasında Kara-Bayat adlı bir oymak görülmektedir.Aynı yüzyılda Bayat adlı diğer bir oymağın da Antalya (Teke) sancağında yaşadıkları görülmrktrdir.
 
ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDA BAYAT -ŞAMBAYAT
           
            Suriye (Şam) dolaylarında yaşayan Türkmen oymaklarından Bayat oymağıyla ilgili en eski kayıtlara “Et-Teskif” adlı kitapta rastlamaktayız. 14. yüzyılda yazılan bu kitapta yörede yaşayan Türkmenler hakkında bilgi verilmiştir.
            Halil Zahiri tarafından oluşturulan listede (15, yüzyılın birinci yarısı) Gazze’den Diyarbakır’a kadar uzanan bölgedeki Türkmenler hakkında bilgi verilmiş ve Bayatlardan bahsetmiştir.
            Katip Çeleb’nin listesinde (17. yüzyılın ortaları) Cihannüma adlı eserinde Halep Türkmenlerinden Bayadiye (Bayatlar) ve Taife-i Bayat şeklinde yer almaktadır.
            Ç.Seyyah Neibuhr’un lisresinde (1764) Anadolu’nun doğusunda Şam bayadı adı geçmektedir.
            Ayrıca ilk yazılı Türk eserlerinden sayılan Kutat-ku bilik ‘ te Oğuz Boylarının çok güzel Türkçe kullandıkları belirtilmiştir. Türk tarihinde önemli olan Orhun Abidelerinin de Oğuzlar tarafından yazıldığı belirtilmektedir. (KAYNAK:OĞUZLAR-PRF.DR.FARUK SÜMER.1965)
ŞAMBAYAT KASABASI
 
            ŞAMBAYAT ADI
 
            Anadolu da yerleşim yerlerinin adları kuruluşlarına göre değişmekle beraber; çoğunun adının belirlenmesinde Büyük Türk Göçünden önce hangi koldan oldukları etkili olmuştur. Birçok yerleşim biriminin adı verilirken genellikle bağlı bulundukları kol adı da zikredilmiştir.. Şambayat adı da bunlardan biridir.
            Rivayete göre Büyük Türk Göçü sırasında Oğuzların   Üç-Oklar Kolunun Gün-Han Oğullarına tabi Bayat Boyundan bir grup Şam taraflarına giderler. Belli bir süre sonra bu gruba Şam Bayatları denmeye başlanır.Genellikle hayvancılıkla uğraşan Şam Bayatları bu bölgede hayvanları ve kendileri için uygun bir ortam bulamazlar. Şam Bayatı büyükleri uygun ortam için Anadolu’ya göç etmeye karar verir ve birkaç gruba ayrılırlar. Anlatılanlara göre bu gruplar şimdi Adıyaman ili sınırları içerisinde bulunan Şambayat (Kasaba), Adana ili sınırları içerisinde bulunan Şambayat (Köy), Yozgat ili sınırları içerisinde bulunan Şambayat (Köy) adlarında yerleşim yerleri kurarlar,bir grupta Konya Karaman’a yerleştikleri anlatılır. 
Şambayat kasabasının adı Bayatların Şam Bayat kolundan anlamına gelen ŞAMBAYAT olmuştur.
 
            Şambayat’ lı Yakup KAR tarafından anlatılan :
            Bayatlar göç sırasından Kerkük civarlarına yerleşirler, hayvancılıkla geçinen Bayatlar yakın bölgelere dağılırlar. Bir kolu da Şam taraflarına giderler. Bu bölgeden de uzun süre barınamayan bu Bayatlar hayvanları ve kendileri için uygun bir yer aramak ve yerleşmek için(Şah İsmail liderliğinde.Anlatılana göre bahsi geçen grubun lideri) Fırat kıyısı sıra kuzeye doğru çıkarlar bir zaman sonra Göksu’yun Fırat’a karıştığı bölgede Göksu yatağını takip ederler. Şu anda Şambayat kasabasının güneyinde bulunan;suyu ve ağacı bol vadiye gelip ve burada yerleşik hayata geçerler. Adını da Şam’dan gelen Bayatlar anlamında Şambayat kurarlar.
            Yakup KAR’ın söylediğine göre Şambayat şu anda 480 yıllık bir yerleşim yeridir.(Bu günün tarihi: 21.05.2004) . Belirttiği ilk yerleşim yeri küçük bir tepenin güney yamacı ,kuzeyi tepeye yaslanmış, vadiye tam hakim ve su kaynaklarına yakın bir alandır.
            Yakup KAR’ın anlattığına göre yerleşik hayata geçmeden önce, bu bölgede 50 yıl çadır hayatı yaşamışlar.
 
COĞRAFİ KONUMU
 
 
 
 
 
 
Şambayat Kasabası Güney Doğu Anadolu Bölgesinde (Orta Fırat Bölümünde) , Adıyaman ilinin batısında , Adıyaman’a 24 km. mesafede Adıyaman’ı batı illerine bağlayan devlet karayolunun üzerinde; Besni ilçesinin doğusunda , Besni’ye 23km. mesafede Besni-Adıyaman karayolu üzerinde , 630 m. rakımlı bir yerleşim birimidir.
 
 
 
KASABANIN KURULUŞU VE GELİŞİMİ
             Şambayat'ta ilk yerleşimler paleolitik yerleşme şekli denilen oyma mağralarda barınma şeklinde başladığı bilinmektedir. Yöre su kaynakları ve doğa imkanları nedeni ile yerleşime müsait bir çevre olmasından dolayı ilk çağlardan beri sürekli yerleşim bakımından tercih edilmiştir.
            Şambayat kasabasının kuruluş tarihi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte ;Sultan Yıldırım Beyazıt Han tarafından Besni (Kül şehri –sofraz veya üçgöz ve Şambayat ile birlikte.)Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı kayıtlarına göre bu dönemde Şambayat Besni’ye bağlı bir nahiye olarak zikredilmektedir.
              
Cumhuriyet döneminden de Şambayat önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Bunu Şambayat ta okulun açılış tarihinden anlayabilmekteyiz 1928. 1928 Yılında Anadolu’da nadir yerleşim yerinden okul bulunmaktadır. Cumhuriyetin ilanıyla, önce Malatya’ya, sonra Antep ’e, sonra tekrar Malatya’ya bağlanır. 1954 yılında Adıyaman’ın il olmasıyla Besni ile beraber Adıyaman’a bağlanır. Şambayat uzun yıllar Nahiye Müdürleri tarafından yönetilmiş; 4 Mayıs1969 tarihinden itibaren belediyelik olmuştur.
Kasabanın ilk Nahiye Müdürü Mullahmet Halil İbrahim’dir. İlk belediye başkanı Recep Bilgiç ’ tir.
Şambayat kasabasına elektrik 1977 yılında verilmiş, telefonun 1930’lardan itibaren karakolda olduğu bilinmektedir.
Kasabalı ilk defa traktörü 1952 yılında almıştır. Bu gazla çalışan bir traktördür, bu traktörü de Mazinler (Mazin Haceli- Haceli ÇETİN ) almışlardır.
1944 yılında trahom (göz ilaçlama ) memuru bulunduğu bilinmektedir.
Rivayetlere göre şuan yerleşim yeri ile birlikte kasaba çevresinde, halen kalıntılardan da anlaşıldığına göre, birkaç küçük köy olduğu söylenmektedir. Bunlar: Kaynarca, İncirli, Köy Bağları, Kuvvet Taşı, Beylik Bahçe, Örenin Dere, Kabağaç mevkilerinde oldukları söylenir.
 
 
Gavur Kalesinde Bir Görüntü
 
Tarihi kalıntı olarkta; Şambayat kasabasının kuzeydoğusunda Göksu kenarında halkın “GAVUR KALESİ” dediği bir tepenin ırmağa bakan tarafında ilginç oyma mağaralar vardır. Beylik mevkii denilen yerde, tarihi bir de höyük vardır. Gavur Kalesi denen bölgede ayrıca kale kalıntısı ve oyma mağaralar, Boğaz Kesen civarlarında bulunan oyma mağaralar bulunmaktadır.
             
 
1910 yılında Harput vilayetine bağlı Besni Kazasının Şambayat Nahiyesi ve köylerinin nüfus ve hane sayılarıyla ilgili tablo aşağıya çıkarılmıştır.(KAYNAK:BESNİ- Z.ABİDİN MUTLU.1999)

 
 
 
TOPLAM
TOPLAM
İSLAM
ERMENİ
KATOLİK
HANE SAYISI
ERKEK
KADIN
ERKEK
KADIN
ERKEK
KADIN
ERKEK
KADIN
       ŞAMBAYAT
988
551
437
456
411
52
15
3
 
216
    ŞENDİKÇİ        (   D.KAYA)
381
175
206
175
206
 
 
 
 
86
       ATMALI
329
163
166
163
166
 
 
 
 
65
        BAŞLI
43
22
21
22
21
 
 
 
 
11
        KIZILCA -        MUSTAFA
50
24
26
24
26
 
 
 
 
17
      BEŞERİ      (       ( BESERİ)
29
16
13
16
13
 
 
 
 
9
       ZURNACI
20
12
8
12
8
 
 
 
 
8
      CENKHOR
(        ( CANHOR)
25
13
12
13
12
 
 
 
 
7
      AKKUYU
141
71
70
71
70
 
 
 
 
30
      ÇAKALLI
191
96
95
96
95
 
 
 
 
34
      KARAHALİL
52
22
30
22
30
 
 
 
 
12
 

  
 
ŞAMBAYAT DESTANI
 
Bağ ve bahçeyleher yanı dolu
Doğusunda geçer Adıyaman yolu
Güneye bakarken Göksu’dur solu
Vadi yamacıdır yerin Şambayat.
 
            Beylik bahçede al al kirazlar
            Hızmalı çeşmede çalınan sazlar
            Kollarında sitil su alır kızlar
            İçimde bin nazla yatan Şambayat.
 
Göksu akar köyün solunda
Karpuzu taşırlar tetre yolunda
Ölsem de gam değil senin yolunda
Sen bana yetersin yeter Şambayat.
 
            Çoban sürüsünü vurunca höle
            Seherde yollanır mezerlik yola
            Gelinler el ele kızlar kol kola
            Bir eşin daha yoktur Şambayat.
 
Soğuktur suların tatlıdır gayet
Şamlıdır yerlisi eskidir gayet
Bundan dolayıdır adın Şambayat
Bilmeyen varsa bilsin köyümü.
 
        YAZAN: Rıfat
NAKLEDEN:Yakup KAR
 
İKLİMİ
 
            Şambayat, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu iklimlerinin karışımı tipik bir iklime sahip olan kasabamız; kışları soğuk ve yağışlı yazları sıcak ve kurak geçmektedir. Yaz mevsiminde sıcaklık ortalama 30-40 derece arasında seyreder.
            Atatürk Barajının iklim ve nem oranına etkisi olduğu gözlenmektedir.
 
BİTKİ ÖRTÜSÜ
 
Geçmişte yeşil alanlar bakımından oldukça zengin iken günümüzde su olmayan arazide ormanlar ve yeşil alanlar yok denecek kadar azalmıştır. Ancak kasabanın güneyinde uzanan vadideki eşsiz su kaynakları nedeni ile yakınlarından bulunan yerleşim yerlerine nazaran ağaç zengini bir yerdir.
            Susuz arazideki ormanların yok olma nedenlerinin başında bilinçsiz kesim yapmak gelmektedir. Şöyle ki : Büyüklerimizden dinlediklerimize göre ısınmak için eskide her evde en az bir kişi , her gün dağa oduna gider en az bir yük (Eşek Yükü) odun keser ve getirirmiş.
            Şu anda özellikle sulu arazilerde kavak , boz kavak , çınar , söğüt , ceviz , dut , kaysı , erik , nar , hurma gibi ; susuz arazide antep fıstığı , badem , gibi ağaç çeşitleri yetiştirilmektedir.
 
YABAN HAYATI
 
            Kasabada daha önce yaşadığı bilinen Ayı, Domuz,Karakulak gibi hayvanlara artık rastlanmamakla beraber ; Kurt , ve kekliğe nadiren rastlanmaktadır. Bunların dışında kasabanın güneyindeki vadide halen tilki , çakal, tavşan ve çeşitli kuş türlerinin yaşadığı görülmektedir.
 
            NOT: Yaban hayvanlarından Karakulak ve Kurt gibi hayvanların önceleri kasabanın yakın çevresinde çok fazla olduğu anlatılmaktadır. Öyle ki; mezarlıkta yeni defnedilen cenazeleri bile çıkarırlarmış. ( Ağgüllerde- Haşere Mustonun cenazesini mezardan çıkarmışlar.) Bundan dolayı mezarın başında samanla çiğit(pamuk tohumu) karıştırılarak yakılırmış. Yaban hayvanları mezara yaklaşmasın diye. 
 
TARIM
 
 
            Kasabamızda tarım ön plandadır. Kasabamız geçmişteki adını duyurduğu iki önemli ürünü üzüm ve karpuzdur. Daha sonraki yıllarda bunlara Antep Fıstığı da eklenmiştir. Ancak bağlardaki hastalık sebebiyle eski üzümler yetiştirilemez olmuş, Bağların çok olduğu eski dönem kayıtlarına göre (Osmanlı kaynakları ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi) Peygamber üzümü adı verilen üzüm cinsinin methiyelerine rastlanmaktadır. Son yıllarda yeniden bağ dikimi başlamış her yıl yeni bağlar dikilir olmuştur. Bu bağlar amerikan çubuğu veya acı çubuk denen asma çeşidi ile dikilip sonra aşılanmaktadır. Göksu ırmağı yatağının kum ocakları tarafından tahrip edilmesi Şambayat karpuzunu bitirme noktasına getirmiştir. Bunların dışında pamuk, tütün, buğday,nohut,mercimek ve domates ,biber , patlıcan   gibi sebzeler yetiştirilmektedir.Erik üretimi de şimdiye kadar ciddi bir gelir kaynağı idi , ancak bahçelerde meydana gelen hastalıklarla mücadele edilemeyince şu anda düşüş görülmektedir. Eriğin alternatifi olarak birkaç yıldır kasabada dikimi yapılan hurmalarda verim ve gelir bakımından ümit vermektedir.
 
ŞAMBAYAT KARPUZU:Özellikle kışın tüketilen mahalli çeşitlerden Şambayat Karpuzu üretimi azalmıştır. “Kışın karpuz tüketilir mi ?” demeyin. Şambayat ’ta üretilen Şambayat Karpuzu,kötü koşullara oldukça dayanıklı, aroması çok lezzetlidir. Son yıllarda meydana gelen karpuz fiyatlarındaki dalgalanmalar ve özellikle Şambayat karpuzunun ekim alanı olan Göksu ırmağı yatağının çeşitli kum ocakları tarafından işgal edilmesi nedeniyle kasabamızda da karpuz üretim alanlarında bir daralma meydana gelmiştir.
 
 
 
KARPUZ EKİMİ
(ŞAMBAYAT KARPUZUNUN EKİMİ - BAKIMI - HASADI)
Şambayat Halkı için karpuz ekimi toplu ve aynı zamanlarda yapılan önemli bir etkinliktir.
Karpuz ekimi yapacak aileler öncelikle, Göksu ırmağı yatağındaki kum alana giderek bu iş için en uygun alanı tespit edip işaretlemesi gerekmektedir. Tespiti yapılan alanın yaz aylarında azalan ırmak suyundan etkilenmeyecek ( susuzluk çekmeyecek) kumsalı iyi olan yani: kolay kazılıp işlenebilecek bir alan olmasına dikkat edilir.
Daha sonra bir yıl önceden özenle seçilip alınan karpuz çekirdeklerinin işaretlenen bölge dahilinde ince kumlu bir alana ekimi yapılır. Parmak boyu kadar büyüyen fideler özel açılmış çukurlara (ocaklara) . Bu çukurlar yarım metre eninde bir veya birbuçuk metre uzunluğunda olur. Ocakların her iki tarafına şaşırtma şeklinde dikimi yapılır. Bu fidelerin birkaç gün gözlenmesi gerekmektedir.tutmayan kuruyan fidelerin yerlerine yenilerinin dikiminin yapılması için. Karpuz fidelerinin kökleri hayvan gübresi ile desteklenir. Çukurların her iki tarafına ortalama üçer kilo olacak şekilde hayvan gübresi eklenir. Çukurların ortaları boş kalır. Karpuz fideleri ortalama yarım metre kol attığında arası vurulur. Bu işlem: Ekici tarafından önceden ekim alanına yetecek kadar kuş gübresinin temin edilmesi ile başlar. İşlem ise önce ortası boş olan çukurlarınboş kısımları kazılır ve su seviyesinin biraz altına inilir.suyu biraz gölleneceği şekilde açılır. Bu alan kuş gübresi ile takviye edilir.
Karpuzların arası vurulduktan sonra karpuzların gelişmesi sürekli gözlenir. Bu arada karpuzları beklemesi için bir bekçi tutulur. Bekçi kendi bölgesini görebileceği yüksekçe bir yere gölgelik (hayma) yapar ve geceli gündüzlü ekim alanını korur.
Olgunlaşan karpuzlar Şambayat Halkı tarafından kararlaştırılan bir tarihte toplu olarak aynı zamanda toplanır. Toplama işlemi bir şenlik havasında geçer. Toplama işlemi güzün yapılır.
 
 
GİYİM KUŞAM
 
Kadınlarda Giyim:
Orta yaş ve üzeri kadınlarla genç kadınlar arasında giyim farklılığı görülmektedir. Orta yaş ve üzeri yaşlardaki kadınlar geleneksel giyim tarzını ; genç kuşak ise modern giyim tarzını tercih etmektedir. Şambayat ’ın geleneksel kadın giyimi: Baş ketenle (tülbent) kapalı , boyda çeşitli renklerde kumaştan dikilmiş fistan ve pantolondan oluşmaktadır. Çalışırken kadınlar şalvar kullanmaktadırlar.
 
Erkeklerde Giyim:
Kadınlarda olduğugibi erkeklerde de orta yaş ve üzeri ile genç nesil arasında giyim farkı görülmektedir. Orta yaş ve üzeri kesim başta şapka-terlik(takke) ,ceket , yelek ve pantolon veya şalvar kullandıkları görülmektedir. Genç kuşak ise modern giyim tarzını tercih etmektedir.
 
ŞAMBAYAT’TA İŞ HAYATI
 
            Şambayatlılar genellikle çitçilik ve hayvancılıkla uğraşmışlardır . Özellikle büyük baş hayvancılığı yapılmıştır. 1950 yılında şambayatta kayıtlı 97 tana çiftçi ailesi yaşamıştır.
            Şambayat Sınırları içerisinde çıkan su kaynakları nedeni ile çevredeki yerleşim yerlerine nazaran sürekli bir çekim alanı olmuştur. Kasabada su gücünden yararlanarak çalışan değirmen ve çırçırlar kurulmuş böylelikle yörenin bu tip ihtiyaçları giderilmiştir. Şu anda tamamı ayakta olmasada bilinen bu değirmenler şunlardır:
 
Ø      Beyin Değirmeni : Kaynarca suyuyla çalışan Kasabanın Güneydoğusundadır.
Ø      Köyün Önündeki Değirmen: Değirmen arığının suyuyla çalışan Kasabanın Güneyindedir.
Ø      Tinli Değirmen: Şambayat deresinin suyuyla beslenir.
Ø      Çatak Koz Değirmeni: Abındı suyuyla çalışan Kasabanın Batısındadır.(MILLA ABUZERLERE AİT)
Ø      Hamzanın Değirmeni: Abındı suyuyla çalışan kasabanın güneyinde kalıntısı mevcuttur.
Ø      Boğaz Kesen değirmeni: Boğaz kesen arığının suyuyla çalışır kasabanın güneyindeki vadinin doğu ucunda kalıntısı mevcuttur.
Ø      Dere Tarla Değirmeni (Kılçığın değirmeni) : Dere tarla mevkii civarında bulunur.
 
Daha sonraları Kasabaya elektriğin gelmesi ile su değirmenleri iş yapamaz olmuş ve bu değirmenler şu anda kimi yıkılmış , kimi de harabe halindedir.
Ayrıca çiftçilikte dikkat çeken ve kalıntıları günümüze kadar gelmiş ve halen devam eden arazilerin mülkiyet olayı var. Şambayatta bulunan geniş ve verimli araziler özellikle Besni’li ailelerin mülkiyetindedir. Bunun sebebi araştırıldığında Kadastro çalışmaları yapılırken vergilendirmenin arazide elde edilen kazançtan fazla ve çok ağır olmasından dolayı, varlıklı ve Besni’de ikamet eden aileler tarafından vergileri verilip üzerlerine yazdırdıkları (ilçe merkezi olduğu için) görülmektedir.
 
KASABADA YAŞANAN AFETLER
 
            Şambayat Kasabası kurulduğu yer ve konumu itibari ile muhtelif defalarda çeşitli afetler ve olaylara sahne olmuştur. Bunlar arasında bilinen olaylar şunlardır:
 
v     1890’lı yıllarda meydana gelen selde bir kişi hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybeden kişiye Mustallo dendiği için bu sele de Mustallo’nun seli denmiştir.
 
v     1918 Yılında kasaba Eşkıya Bozo ve çetesi (300-350 kişi kadar ) tarafından baskına uğrar .O yıllarda (1914-1918) savaşa gidipte toplam 84 kişi geri dönmemiştir. Bundan dolayı eli silah tutan kişi sayısı az olmasına rağmen çatışma sabahtan başlayıp akşama kadar sürmüştür. Çatışma eşkıya başı Bozo’nun vurulup ağır yaralanması ile sona ermiş ve iki gün sonra ölmüştür. Bozo , Deli Yusuf (Hüseyin Demirel’in babası) tarafından vurulmuştur.
 
v     1941 Yılı bahar aylarında kasabada yine büyük bir sel olayı yaşanmış fakat bu selde maddi zarar dışında can kaybı olmamıştır. Sadece hayvan telefi vardır. Bu sele de nahır çobanı olan Tito adındaki şahsın adı verilmiş ve Tito’nun seli denmiştir.
 
v     1973 Yılının Ekim ayının 6’sı , gündüz herkesin bağda bahçede olduğu sıralarda aniden bastıran şiddetli bir yağışla (Yağış Şambayat’a az yağmış) Şambayat’ın güneyine bulunan derede görülmemiş bir sel meydana gelmiş. Oluşan bu sel çok sayıda mal ve can kaybına neden olmuş bilinen bu kayıplar: 600 civarında küçük baş hayvan 20 kadar büyük baş hayvanıdır; bu sel ayrıca 4 kişinin de sulara kapılarak ölmesine neden olmuştur. Bu sele halk arasında Rızo’nun seli denir.
    Ölen kişiler:
Ø                 Mehmet GÜLLÜ
Ø                 Silo AYDIN
Ø                 Rıza BAHÇE
Ø                 Musto-Hıranın kayın babası
ü      Sel sırasında Mustafa TANDOĞAN eşrği ile birlikte dere yatağında geçerken sele kapılır . Eşek akıp gider ve boğulur. Ancak Mustafa TANDOĞAN bir kavak ağacında tutunur. Akıntının şiddetiyle kavak ağacı sulara bir dalıp bir çıkar, ama ağacı bırakmaz , sular çekilince ağaçta insanların yardımıyla iner ve kurtulur.
v     Ayrıca çok eskiden (tarihi tespit edilememiştir) sarı hastalıktan ( Hastalığın bu günkü adı bilinmiyor) günde 10-15 kişinin öldüğü ve karantina uygulandığı anlatılmaktadır.
v     Yine tarihi tespit edilememiş ve çok anlatılan felaketlerden biri de Büyük Kar diye bahsedilen kar yağışıdır. Kar yağışının 40 gün durmadan devam ettiği ev ve ağaçların kardan kaybolduğu nakledilmektedir. Bir kar felaketi de 1965 yılında yaşanmış , yollar haftalarca kapalı kalmış ve ulaşım durmuştur. Aynı karda Gölbaşı ve Besni’ye havadan ekmek atılmıştır. Hatta Besni’yle ulaşım uzun süre sağlanamadığından Besnililerin dışarıdaki cenazeleri Şambayat’a defnedilmiştir.
 
 
 
 
TUFAN DESTANI(1941-TİTONUN SELİ)
 
Hava güneş iken hikmeti baharı
Bulutlar söndürdü altın fenari
Kimsenin bu işe kalmaz kararı
Nuh Tufanı gibi çöktü de gitti
           
            Seller toparladı kavakla çınarı
            Gözler görmez oldu soğuk pınarı
            Değirmen Harığı da selin kenarı
            Azgın dere gibi çöktü de gitti.
 
Şendikçide bir eşşek çuluyla gitti
Şambayatlı hep bütün süyükte baktı
Ah vah edip bağrını yırttı
Nice evlerimizi yıktı da gitti.
 
            Abındıda girdim bentleri gezdim
            Taacup eyleyip bağrımıezdim
            Allahın kudretini o zaman bildim
            Bunu da gösterdi cenabı bari.
 
Nacarlının derede bir düve aktı
Şaşırdı çoban dört yana baktı
Bir ateş misali alemi yaktı
Bağdadı Basra’ya döktü de gitti.
           
            Bu destanı sahibinin sözleri pişkin.
            Daha çok yazacağım, yüreğim şişkin
            Destanı yazan da Ali YETİŞKİN
            Dostlara duacı işi ve karı.
 
                               YAZAN: Mulla Ali Hoca (Ali YETİŞKİN)
NAKLEDEN:Yakup KAR
                       
 
ŞAMBAYATTA BİLİNEN YAKIN SAVAŞLARA KATILANLAR
            Şambayat halkı yaşam alanında verdiği mücadele kadar vatan savunmasında da milletiyle beraber çok önemli fedakarlıklarda bulunmuş ve vatan savunmaları sırasında çok önemli katkılarda bulunmuştur. Yakın dönem savaşlarına katılan kişiler ve bunlara ait olduğu anlatılan anılar kısaca incelenmiştir.
 
v     Kafkas Savaşı:
Ø      Kara Hüsün ( Mustafa- Hobonun babası)
Ø      Haci Mehmet BAKBAK (Ali Bakbak ve Duran Nergiz’in amcaları)
Ø      Davut YETİŞGİN (Hacı Yetişgin’in Babası)-Bağdat.
Ø      Mehmet BİLGİÇ (Mulla Ahmet Mamet)
Ø      Vezir YAŞAR (Mamıraş Haceli’nin Kardeşi)
Ø      Hımalı (Hızmalı Duran’ın Babası)
 
Haci Mehmet BAKBAK’TAN BİR ANI: (Kaynak Ali BAKBAK)
            Kafkas Savaşı sırasında esir düşen Haci Mehmet BAKBAK Rusya’ya götürülür. Rusya’da esirler çalıştırılmak üzere çeşitli işletmeler ve çiftlikler dağıtılırmış. Haci Mehmet BAKBAK ’ta bir çiftliğe verilmiş. Burada kendisine bir Domuz sürüsü teslim edilip bunları her gün ormana götürüp otlatması istenmiş. Başlamış sürüyü ormana götürüp getirmeye. Bir gün yine sürüyü ormana götürür fakat domuzları toparlayamaz. Çiftliğe iki domuzla gelir. Çiftlik sahibi sürünün akıbetini sorar. Haci Mehmet BAKBAK hepsinin dağıldığını ve toparlayamadığını anlatır. Çiftlik sahibi her gün sürüde bir domuzu bir yere bağlamasını ve gelirken de bu domuzun kulağını bükmesini ; bu bükme sonucu domuzun çıkaracağı ses nedeni ile diğer domuzların da toparlanacağını anlatmış.
           
VEZİR YAŞAR ’LA VE HIZMALI İLE İLGİLİ BİR ANI: (Kaynak Ahmet YAŞAR)
            Kafkas savaşı bitmiş sağ kalan askerler dağıtılmış. Bu dağıtılan askerler arasında Vezir YAŞAR’la Hızmalı da varmış. Erzurum tarafından Şambayat’a gelmek için yola çıkmışlar grup halinde günlerce yürümüşler. Yol üzerinde bir köyde konaklamışlar. Gece olunca değişik evlere yatmak için misafir olmuşlar. Hızmalı ile Vezir YAŞAR ayrı evlere düşmüşler. Hızmalının misafir evinde bulunan bir gelin o köyün Ermeni köyü olduğunu gelen asker misafirleri geç saatlerde keserek öldürdüklerini gizlice anlatır. Hızmalı köyde gizlice kaçar , köy dışında sabahlar . Vezir YAŞAR durumu bilmediği için kaçamaz ve orada öldürülür. Hızmalı yürüyerek Şambayat’a gelir evlenir ve çoluk çocuğa karışır.
 
v     Kurtuluş Savaşı:
Ø      Mustafa TANDOĞAN ( Büyük Kara Musto-Bayram TANDOĞAN ve Kemal TANDOĞAN’ın Babaları)
Ø      Mehmet ER (Tito Mamet- Şaban ER’in babası)
Ø      Ali Çavuş (Hüsnü Karanın kayınbabası.)
 
Mustafa TANDOĞAN ‘DAN BİR ANI: (Kaynak Bayram TANDOĞAN)
            -Sakarya Meydan Savaşı sırasında askerler cephede geriye doğru kaçmaya başlamışlar. Bu sırada bir komutan kaçan askerleri toparlayıp kaçma nedenlerini sormuş. Askerler düşman tarafının top atışlarının etkili fakat kendi topçularının etkisiz kaldığını belirtmişler.Komutan herkesin tekrar mevzilere girmelerini söyler. Ayrıca bir gün sonra topun başına bizzat kendisinin geçeceğini belirtir. Komutan bu sırada kendisinin Mustafa Kemal olduğunu açıklar . Bir gün sonra eğer Türk topçusunun atışı durursa o zaman askerlerin başlarının çaresine bakmaları gerektiğini söyler. Sonraki gün Türk topçusunun başına bizzat Mustafa Kemal geçer, etkili atışları sayesinde düşman dağılır ve kaçmaya başlar.
 
ÖNCEDEN ŞAMBAYATTA HALK ARASINDA KULLANILAN MEVSİM ADLARI:
İlk Tomus: Yaz başlangıcı
Otra Tomus: Yazın Ortası
Son Tomus: Yaz sonu
 
İlk Güz: Sonbaharın başlangıcı
Orta Güz: Sonbaharın ortası
Son Güz: Sonbaharın son kısmı
 
Kara Kış: Kış aylarının başlangıcı ilk 10 gün
Zahmeri: Kış aylarının ortaları 40 gün
Hamisin: Kış aylarının sonları 40 gün
 
Bahar: İlk Bahar.
       
 
Eskiler derki:         
                                    Adım zahmeri günüm hoş,
                                      Arkamda gelen kış,
                                      Hamisin karın harmanı,
                                      Yağmur onun dermanı.
 
Zahmeride don çok görülürmüş, Hamisinde don az görülürmüş
 
Odunun kurusunu ,
Yağın durusunu,
Bulgurun irisini
Marta sakla derlermiş
Mart azarsa kış geri gelirmiş.
 
ŞAMBAYAT ÇEVRESİNDE BİLİNEN ESKİ YERLEŞİM YERLERİ( KÖY YERLERİ)
Ø      Kaynarca
Ø      İncirli
Ø      Kaba ağaç
Ø      Köy bağları
Ø      Abındı
Ø      Kuvvet taşı
Ø      Örenin dere
Ø      Gavur Kalesi
Ø      Boğaz Kesen
 
ŞAMBAYATIN YENİ KUŞAK ŞAİRLERİNDEN ALİ YAŞARDAN ŞAMBAYATTAKİ AİLELERİ ANLATAN GÜZEL BİR ŞİİR.< xml="true" ns="urn:schemas-microsoft-com:office:office" prefix="o" namespace="">
 
Köyümü seviyorum…
 
                            …Doğup, büyüdüğüm köyümü
                                         ve yüreği pak insanlarımı
                                           sevgiyle selamlıyorum…
 
 
Köyümü seviyorum, köylümü de
İyisi de var elbet kötüsü de
Yazılsın istedim halkın tümü de
Sonu yalan dünyada kalanlar yok…
 
Ufukta güneşler hep batar gibi
Örfümüz töremiz yüz tutar gibi
Kardeşliğin timsali Dört Car gibi
Yüreğinden nefreti silenler yok…
 
Kışları sel olur Göksu’nun huyu
Karpuz patlatır Abundu’nun suyu
Kurumuş gitmiş Kaynarca, Körkuyu
Sularından şifalar bulanlar yok…
 
Saymakla biter mi köyün delisi
Körü, topalı, keli, küpelisi
Halbahamlar köyün yeni valisi
İş sözü almış halktan gülenler yok…
 
Demireller politik kabile
Hüseyinler bürokratik aile
Memiğin oğlu reis olsa bile
Kalkınmaya yönelik planlar yok…
                                                       
İşsizlik had boyu gencimiz ağlar
Altıncı bölük asayişi sağlar
Şenlikçi kızın kısmetini bağlar
At üstünde alımlı gelinler yok…
 
Mahsere kazanları bulgur dolu
Şevket kapatmış değirmeni, holu
Nerede gardaş Börgenek’in yolu
Eşeği yükleyecek kolanlar yok…
 
Hacımılla, Tornacılar milleti
Şambayat’ın en geniş aşireti
Hırsız kovalar Tayır’ın Şevket’i
Hapşırıp yeri göğü delenler yok…
 
Ağgüller gurbet ele göç etmiş
Baylanlılar aşağıyı zaptetmiş
Vallah Düde Fırıncı’yı affetmiş
Şu kemikli tarlada ölenler yok…
 
Mılla Ahmetler misafirperverler
Mılla Abuzerler çabuk sezerler
Temirler çalım atar, şık gezerler
Pamuğu telbis edip gelenler yok…
                                              
Mıhtat Usta kalaylamış kapkacak
Esma karı çirpi etmiş bir kucak
Duydum ki kemer almış Karabacak
Pantolonu iplere salanlar yok…
 
Balışlar nazar boncuğu çıraymış
Teze Silo yiğit gözü karaymış
Beton evler lüküs hayat saraymış
Arıstağı ağaçtan salonlar yok…
 
Fisteği yar eylemişler Nedimgil
Sazlara söz eylemişler Kocikgil
Satmışlar savmışlar Alefendigil
Toprağın kıymetini bilenler yok…
 
Tekkanat kahvede mileti pekler
Ahçalı taksiyle yollarda tekler
Duran ile Recep köyümüzü bekler
Teyyare yarışına dalanlar yok…
 
Hele sorun:’Nasıl düğün alemi?’
Hamcano yetiştiriyor Adem’i
Seyfettin’le Yunus daha acemi
Kör Mamed gibi dertli çalanlar yok…
                                                       
Mazinler çok bilir akıl vermezler
Torunlar pür telaş, fırsat vermezler
Mamıraşlar ser verir sır vermezler
İki lafın belini çelenler yok…
 
Kel Mevlüt yalanlar söyler sıkarmış
Bekarlar dalgın dalgın bakarmış
Emir oğlunu satlığa çıkarmış
Paraları bastırıp alanlar yok…
 
Nerede nur yüzlü Keçeli Amca
Papahuş Hüseyin mal vermez borca
Kazaya bırakmış Ramazan Hoca
Namazı vaktinde kılanlar yok…
 
Kara Musto Çanakkale gazisi
Belgesel Hanko’nun keşif gezisi
İhaleye çıkmış köy arazisi
İbişek atıp malı bölenler yok…
 
Gavur Hacı, Davut Hacı Almancı
Kel Osman, Zeyrek,Gani bekar tacı
Aşatma Mamedin arı ilacı
Koltuk altında şişen balonlar yok…
 
Kılçık yedi avratlı pehlivanmış
Şaş Elif hayırsever çöpçatanmış
Foto’nun namı Besni’ye uzanmış
Yatırım yapılacak alanlar yok…
                                                                      
Halayı da Mamo Çete halayı
Mazlum olur Sarıkiya alayı
Karaahmetler bor bırakmış tarlayı
Ekilip biçilecek falenler yok…
 
Güccüklü gürsesli caminin ferdi
Hamonun Hacı Şıh Ali müridi
Efkar olur Çakal Osman’ın derdi
Ağzında cıgarası solanlar yok…
 
Beni sorarsanız Vezir’in oğluyum
Kolay anlaşılmaz , garip huyluyum
Yazdıkça bitmez, oldukça doluyum
Aşkların kadehiyle dolanlar yok…
  
                                                                  Ali YAŞAR/1994
 
 

 
  adiyamanliyiz-fm.de.tl  
 
ayrac.gif 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden