
Ahmet Kaya’nın 1957 sonbaharında doğduğu şartlar düşünüldüğünde, ömrünün çoğunu sonbaharlarla geçireceğini tahmin etmek pek de güç değildi aslında. Ne kumaş fabrikasında işçi olarak çalışan babasının dünyayı değiştirmek gibi bir iddiası vardı ne de doğduğu şehir Malatya’nın ve ailenin kırk metrekarelik evinin dünyanın güzelliklerini rahatça görebilecekleri bir penceresi. Belki doğanın her türlü nimetiyle onurlandırdığı topraklardı doğduğu topraklar; ama dünyanın o yöresinde görülebilecek pek bir güzellik yoktu o yıllarda. İkinci Dünya Savaşı’nın iyiden iyiye yoksullaştırdığı Türkiye, küçük Ahmet’in doğumundan üç yıl sonra cumhuriyetin ilk büyük askerî darbesine şahit olacak, idam sehpalarında başbakanlarını, bakanlarını görecekti. Otuz dört yıllık genç cumhuriyet, çok büyük acılara gebeydi. Binlerce yıldır din uğruna, altın uğruna ve hatta bazen bir kadın uğruna onlarca ırktan milyonlarca insanın kanının döküldüğü Anadolu topraklarının acısı dinmeyecekti kim bilir kaç yıl daha.
Beşinci ve son çocuktu Ahmet. Babası Adıyaman’dan Malatya’ya iş bulmak uğruna göç etmiş bir Kürt, annesi çocuklarını namuslu ve iyi yetiştirmeye çalışan bir Türk’tü. Türkiye’nin o yıllardaki özeti gibiydiler yani biraz. Ahmet’in otoriteyle uyuşmazlığı daha dört-beş yaşlarında iken sokakla tanışmasıyla başladı. Sakin ve kendi halinde yaşayan ailenin dünyayla çatışan, dışa dönük ve disipline edilemez bireyiydi o. Sinemaya gidebilmek için dedesinin ayvalarını manava satıyordu bazen, bazen mahallenin başıboş eşeğine binip zamanın en ünlü gazetesinde günlük bant olarak yayımlanan çizgi roman kahramanı Kara Murat olup kötüleri kılıçtan geçiriyordu.
Müziğe olan ilgisini keşfeden babası, Ahmet henüz altı yaşındayken nerdeyse boyu kadar bir bağlamayı doğum günü hediyesi olarak eve getirdi. Ailenin yemek parasından artırılıp alınan bu bağlamanın engellenemez bir fırtınanın ilk esintisi olduğunun kimse farkında değildi elbette.
Sanki bir uzvu eksik doğmuştu da Ahmet, o bağlama eve gelince tamamlandı vücudu.
Birkaç ay içinde bağlamadan çıkardığı seslerle tüm aileyi bıktırdı. Oysa ona göre artık sahneye çıkmanın zamanıydı belki de. İnsanlar dinlemiyorsa o, dinleyecek birilerini mutlaka bulacak kadar inatçıydı. İlk konserini, bahçedeki kümeste tavuklara verdi. Tavuklar mutlu oluyor muydu bilinmez; ama Ahmet bu parasız konserleri uzunca bir süre devam ettirdi. İlk gerçek sahnesi içinse dokuz yaşına kadar beklemek durumundaydı. Dokuz yaşına geldiğinde babasının çalıştığı fabrikanın işçilerinin düzenlediği işçi bayramı gecesinde kendini sahnede buldu. İşçiler Ahmet’i dinlemeyi, Ahmet kendini dinleyen işçileri çok sevmişti o gün… Yüz binlerce insanın, işçinin hayatlarının yeniden darmadağın olacağı ikinci darbeye üç yıl vardı. O gece ne oradaki işçiler ne de Ahmet, çok yakın bir gelecekte işçi bayramını kutlamak şöyle dursun, işçi kelimesini bile kullanamayacaklarını bilmiyorlardı.
Türkiye on binlerce üniversite öğrencisini, işçisini hapishanelerde çürümeye yollarken 1971 darbesine damgasını vuran olay, Amerikan emperyalizmine karşı duran henüz yirmili yaşlarının ortasındaki üç sosyalist gencin, hiç kimseyi öldürmedikleri ve yaralamadıkları halde, hızla yapılan bir yargılamanın ardından idam edilmeleri oldu. Ahmet on beş yaşındaydı. Anadolu toprakları, verdiği nimetlerin karşılığını almaya devam ediyordu. Bu toplumsal ve siyasal atmosfer eşliğinde bir kuşak daha büyüyor ve onların bilinci şekilleniyordu. Bu kuşağın tanıklık edeceği ilk haksızlık da bu olmayacaktı.
Ahmet okula gidiyor ve geri kalan zamanlarında bir aile dostlarının kaset, plak satan müzik dükkânında çalışıyordu. Bu dükkânda çalıştığı sıralarda, çok çeşitli müzik türlerini tanıma imkânı buldu. Özellikle dükkâna gelen, Ruhi Su kasetleri alan ve bol paçalı pantolon giyen uzun saçlı gençler dikkatini çekmekteydi. Yıllar sonra kendi hayatını anlatan bir belgeselde onlara o zamanlar “Sucular” dediğini söyleyecekti. Ahmet’in Sucular dediği gençler, toplumsal duyarlılığı olan ve bütün dünyada 68 kuşağı olarak anılan kuşağın Türkiye’deki yansımasından başka bir şey değildi. Ahmet’in yazdığını hatırladığı ilk beste de o gençlerden biri olan, Volkswagen marka bir minibüsle dolmuşçuluk yapan ve bir süre yanında muavin olarak çalıştığı, çok sevdiği Başar Ağabey’i için yazılmıştır. Bir gün sokak ortasında aniden polis tarafından tutuklanıp götürülen Başar’ın durumuna çok üzülen Ahmet, “Bir Volkswagen alacağım, adını Başar koyacağım.” diye başlayan bestesiyle yüzlerce şarkılık bir repertuvarın ilk adımlarını attığını bilmemektedir elbette.
Sanatcimizin HayatOykusunu kendi sitesinde okuyabilirsiniz
http://www.ahmetkaya.com/
Sanatcimizin Cikartmis Oldugu Albumler
 
Sonses’in son türküsü ‘ölüm’ oldu Program sonrası evine giden türkücü Mehmet Sonses, aşırı hız yapınca denize uçup can verdi
"Hadi yalan de" isimli bir kasedi de bulunan Mehmet Sonses (36), Aksaray Uğur Müzikhol’deki programı bittikten sonra dün 03.00 sıralarında Sefaköy’deki evine gitmek üzere BMW marka spor otomobiliyle yola çıktı. Yolu boş görünce gaza basan Sonses, Zeytinburnu sahil yolunda direksiyon hakimiyetini kaybetti.
Dalgıç bulunamadı
Kontrolden çıkan otomobil orta refüje çarptı, kendi etrafında dönüp 10 metre yükseklikteki deniz kıyısından beton zemine ters düştü ve ağır ağır kayarak sulara gömüldü. Tavanı tamamen çöken otomobilin içerisinde sıkışan Sonses’in çabası araçtan çıkmaya yetmedi. İhbar üzerine olay yerine polis ve itfaiye ekipleri, denize gömülen otomobili çıkarmak için uzun süre dalgıç bekledi. Ancak, Sahil Güvenlik ve deniz polisinde gece nöbet tutan dalgıç yoktu.
Refüj beş santimetre
Bunun üzerine iş itfaiye ekibine düştü. Ancak otomobili sudan çıkarmak tam üç saat sürdü. Sonunda aracın üstü kesildiğinde ise, Sonses çoktan can vermişti. Kaza yerinde demir korkuluk bulunmaması, refüj yüksekliğinin yaklaşık 5 santimetre olması, ayrıca sürekli yükseltilen asfaltın yarattığı tehlike dikkat çekiciydi,sanatcimiza allah rahmet eylesine ailesine allah sabirlar versin.


Ali TEKİNTÜRE - BİYOGRAFİ |
|
1953 Adıyaman, Besni doğumlu şairin;
Yüz tanesinin müziği kendisine ait olmak üzere yaklaşık binbeşyüz eseri kaset ve CD'lerde okundu.350 şarkısı filmlerde, elliye yakında kliplerde okundu.
Şairin eserleri;
Tanrım beni baştan yarat, Baharı bekleyen kumrular gibi, Canım dediklerim, Seni yakcaklar, Sürünüyorum, Kadehi şişeyi kırarım, Aldanma çocuksu mahsun yüzüne, Anadan ayrı, Kırılsın ellerim, Senden vazgeçmem, Birisi, Gitme, Kahrolayım, Kaderi benmi yarattım, Evlat, Bir avuç gözyaşı v.b. gibi yüzlerce ölümsüz eserden oluşur..
Eserlerini seslendiren sanatçılardan bazıları:
Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Bülent Ersoy, Muazzez ersoy, Zeki Müren, Müslüm Gürses, Adnan şenses, Emrah, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz, Gülden Karaböcek, Neşe Karaböcek, İbrahim Tatlıses, Cengiz Kurtoğlu, Ebru Gündeş, Sibel Can gibi sanatçılardır.
|

FAHRETTIN KARAARDIC

KAHTALI HAMIDO
Latif DOĞAN...

Latif DOGAN...
1967 Adıyaman Besni ilçesi doğumluyum. Evli ve üç çocuk sahibiyim. İlkokul mezunuyum. Ortaokulu dışarıdan bitirdim. Yıllarım Adıyaman'da geçti. Müzik dışında da çok işlere girdim. Ama müzik hayatımda daima vardı. Ailemden çok dayak yedim müzikle uğraştığım için. Eşimi istetirken ailesi vermedi ben bu işle uğraşıyorum diye. 18 kere istettim. 19'uncu da aldım

MEHMET SESKE
1957 yılında Adıyaman ili Gölbaşı ilçesine bağlı Aktoprak (SESKE) köyünde doğdu.
Okul eğitimden sonra Orman teşkilatında memuriyete başladı. 1981 yılında TRT kurumunun açtığı ses sanatçılığı sınavını kazanarak 1982 yılındaYurttan Sesler Topluluğuna fiilen katıldı.
Halen TRT Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Sanatçılığı ve Denetim Kurulu Üyeliği görevini sürdürmektedir.
 |
PROF.DR SABRİ ORMAN
|

1948 Kahta Hiniç köyü doğumlu. Marmara Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fak. İktisat Bölümü öğretim görevlisi olarak uzun süre çalıştı. Malezya'da International Institute of Islamic Thought and Civilization (ISTAC) da çalıştı. Şu an İstanbul Ticaret Odası öğretim görevlisi ve rektör yardımcısıdır. Bildiği yabancı diller İngilizce, Arapça, Osmanlıca ve Farsça.
AKADEMİK KARİYERİ:
A. Yurtiçi:
*Asistan ve Asistan Dr.:1980-1982, İstanbul Ün., İktisat Fakültesi, Sosyal Siyaset Kürsüsü. *Yard. Doçentlik ve Doçentlik: 1982-6,M.Ü. İİBF, İktisat Bölümü. *Profesörlük: 1993, M.Ü. İİBF, İktisat Bölümü
B. Yurtdışı:
1.International Institute of Islamic Thought and Civilization(ISTAC), Kuala Lumpur,Malezya,1995-97
2. Department of Economics, Internatıonal Islamic University, Kuala Lumpur, Malezya, 1992-94.
3. Research Scholar: Department of Economics, London School of Economics (LSE)
A. Kitapları:
a) Gazali'nin İktisat Felsefesi, İnsan Yayınları, 1984, b) Gazali:Hakikat Araştirmasi, Felsefe Eleştirisi ve Etkisi, İnsan Yayınları, 1986 c) Iktisat, Tarih ve Toplum, Küre Yayıları, 20001,
2. Tercüme
a) K.R. Popper, Tarihselciliğin Sefaleti, İngilizceden çeviri: İnsan Yayınları, 1985
b)Abdülaziz Duri, İslam İktisat Tarihine Giriş, Arapçadan çeviri, Endülüs Yayınları, 1991
|
 |
PROF.DR. İSMET SAMİ TURANLI |

Türk-Alman Jinekologlar Dernegi Onursal Başkanı.
1930 doğumlu olup ilk, orta ve lise tahsillerini Malatya'da yaptı.1955 de Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun, 1957'ye kadar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın-Doğum kliniginde asistan olarak çalıştı. Sonra Londra ve Stockholm Üniversitelerinde ihtisas yaptı. Kanser hücrelerinin selektionu hakkında Karolinska hastanesi, Radiumhemmet bölümünde yaptığı çalışmaları Acta Scandinavica fda nesretti.1958 de Almanya"nin Wuppertal sehrinde Landesfrauenkliniginde bilhassa Laparoskopi mevzuunda bir çok araştirmalar yapıp tibbi dergilerde neşretti. İlk defa dünyada bir kadinda normal yumurtlamanin filmini gercekleştirip beynelmilel kongrelerde takdim etti. 1962 de Alexander Humboldt vakfindan kazandığı bursla Bonn Üniversitesinde Hormonlar üzerinde doçentlik calismalari yaptı.1964 de Köln sehrinde baş asistan, 1966 da Almanya'da ilk Türk doktoru olarak özel klinik açtı. 1970 de Türk çocuklarinin Türkçe ve Almancayi birlikte ögrenmeleri icin Köln"de bilingual bir Yuva açti.1985 de Türk-Alman Tabibler, 1991 Türk-Alman Jinekologlar derneğini kurdu. 1993 denberei Antalyada dernegin Kongrelerini ayrica Malatya"da Kadin-Dogum semposyumlarini anane haline getirdi. Bu kongreye Türk ve Alman 2000'e yakin meslektaş iştirak etmektedir. 1986 da ilk defa bir Türk kadininda Tüp bebek uygulamasini başardı ve Tüp bebek mevzuunda biri Türkçe digeride Ingilizce kitabı yayinlandı. Emekli olup kışları Antalyada yaşamaya baslayinca Falez otelinde Anti-Aging merkezi kurdu. Malatya'da yeni açılan Doğu fertil Tüp bebek merkezinede consulten"lik yapmakta. 1998 de Alman cumhurbaskani Prof. Roman Herzog tarafindan yaptığı sosyo-kültürel ve tibbi çalişmalardan Türk-Alman iliskilerindeki hizmetlerimden dolayi Almanya Devlet Liyakat ödülü ile taltif edildi.
Bildiği lisanlar: Ingilizce, fransizca, almanca, osmanlica, biraz kürtce.
evli 4 cocuk 5 torun sahibi.bir oglu jinekolog, diger iki oglu diş doktoru, bir kızı sekreter.
Eserleri ve ilmi yayinlari:
1.Sterilte ve Tüp bebek tedavisi (1991)
2.New Trends in Reproductive Medicin (Springer yayinevi.1995)
3.Elli'ye yakin makale ve araştırma çesitli international ilmi dergilerde yayinlandi ve kongrelerde tebliğ edildi.
|
 |
PROF.DR ŞİNASİ YETKİN |
|
|
DOÇ.DR HAMZA KARABİBER |

Emekli Öğretim üyesi. 1938 doğdu. İlk öğretimini Kahta,Orta öğretimini Sivas ve yüksek öğrenimini 1962 yılında Ankara Ün. Ziraat Fakültesinde tamamladı. 1967 yılında bu fakülteden Dokrotasını aldı ve 1982 yılında Profesör oldu. 2 yıl yurt dışında eğitim gördü.
Kırk civarında yayını olup, 1983-84 te Selçuk Ün. Mühendislik ve Mimarlık Fak. Dekanlığı yaptı. 2000 yılında emekli olup, yaşamına Ankara, Konya ve Adıyaman'da devam etmektedir. |
............ |

Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim görevlisi. 1965 Kahta doğumlu. İlk, Orta ve Lise öğrenimini Kahta'da tamamladı. 1990 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Malatya İnönü Üniversitesinde Çocuk hastalıkları alanında uzmanlığını tamamladı.
KSÜ'de (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi) Doçentliğini tamamladı (2004) ve hala bu Üniversitede Çocuk Bölümü Anabilim Dalı başkanı görevlisi olarak görevini sürdürmektedir. Türkçe ve yabancı dillerde bir çok makalesi bulunmaktadır. Yabancı dili ingilizce. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
|
 |
MEHMET METİNER |

Gazeteci Yazar.Mehmet Metiner 1960'ta Kâhta'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu.MTTB sürecinden, Akıncılar Derneği'ne, MSP'den FP'ye ve nihayetinde bugünün iktidarını oluşturan, merkezinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yer aldığı, "yenilikçi" tutuma değin, "İslamcı" oluşum ve düşüncenin birçok aşamasında, "aktivist" ve "teorisyen" olarak bulunmuş bir isim. İslamcı çevrelerde bir döneme damgasını vuran, "Girişim", "Yeni Zemin" ve "Sözleşme" dergilerinin yayın yönetmenliğini yaptı.
Refah Partisi il başkanı ve İstanbul Büyükşehir belediye başkanı olduğu dönemlerde Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Fazilet Partisi Genel Başkanı M. Recai Kutan'ın danışmanı olarak görev yaptı. 2000-2001 yıllarında HADEP genel başkan yardımcılığı görevinde bulundu. Bu partiden ayrıldıktan sonra aktif siyasete veda eden Mehmet Metiner, çeşitli yayın organlarında yazmayı sürdürüyor. Değişik gazetelerde makale ve TV ler yorumları ile araştırmacı-yazar mesleğine devam ediyor.
Eserleri: 1. Ahmet B. Hanbel, 2.Yeni Bir Dünyaya Uyanmak,3. Şafakta 10 Gün (İran Notları), 4. Sorunlarımızı Konuşmak,5. Kardeşlik Çağrısı, 6. Cennet Düşü: İdeolojik Devletten Demokratik Devlete, 7.Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi |
 |
DENGİR MİR MEHMET FIRAT |

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı. Mersin Milletvekili.1945 yılında Mersin' de doğdu. Orta ve Lise tahsilimi Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesinde tamamladıktan sonra, 1967 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1971 yılında Mersin avukatlık yaptı.
Siyaset hayatında aktif olarak yer almış bir ailenin ferdiyi.TBMM'de milletvekili olarak görev yapan ailenin 5.ferdi. Hacı Bedir Ağa'nın torunudur. Avukatlığı yanında;Narinciye ticareti ile meşgul olurken, diğer taraftan MENAS Kooperatifinde görev alarak, narinciye üreticisinin mallarının pazarlanmasında Türkiye çapında başarı sağladı. Bir süre Akdeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu.
1977-80 yılları arasında Adalet Partisi Kahta İlçesi İlçe Başkanı olarak görev yaptı. Aynı Partinin 1995 yılında Adıyaman Milletvekili Adayı oldu. 1999 yılında Fazilet Partisinden Milletvekili olarak seçildi. FP'nin kapatılmasından sonra, Adalet ve Kalkınma Partisinin kuruluşunda aktif olarak bulundu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde aynı partiden Mersin Milletvekili olarak seçildi. Partinin Kurucular Kurulu Üyesi olup; Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı olarak görevimi devam ettirmekte. İyi derecede İngilizce biliyor, evli iki çocuk babası.
|
 |
PROF.DR. MUSTAFA R. ÖZBEK |
|
|
KAHTALI MİÇE |
Kahta doğumlu. Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi öğretim görevlisi. Plastik Cerrahisi alanında çalışmaları olan Özbek, Ankara Üniversitesi'nde öğretim görevine devam etmektedir.
|
ppppppp |

Nam-ı diğer Mustafa ASLAN. Kahtalı sanatçı olup, Halk Müziğinde Türkiye çapında ün salmış bir sanatçımızdır. 1953 yılında Kahta'da doğdu. Yaklaşık 17 sene Kahta'da yerel anlamda asantçılık yaptı. Düğün ve konserlerde Kürtçe şarkılar söylediği için iki defa tutuklandı ve bir yıl mahpus yattı. 30 a yakın kaseti olup, "Gurbet kuşu", "Karagözlüm" ve "Sakine" en çok tutulan kasetleri olmuştur.
Yaklaşık 35 yıllık bir sanat hayatı olan Kahtalı Miçe evli 4 çocuk babasıdır. İstanbul'da ikametgah ediyor. Sık sık TV programlarına çıkan sanatçımızın ünü tüm Türkiye'ye yayılmış bulunmaktadır.
|
 |
PROF.DR. SALİH MAMİŞ |
 Prof. Dr. M. Salih Mamiş, 1964 yılında Kahta'nın Sevik (Tuğlu) köyünde doğmuştur. ODTÜ, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünden (Gaziantep) 1989 yılında mezun olmuştur. Gaziantep Üniversitesinden 1992 yılında yüksek lisans, 1997 yılında doktora derecesini almıştır. Mezuniyetinden sonra Gaziantep Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak akademik görev almış, 1994 yılında aynı görevle İnönü Üniversitesine geçmiştir. Bu üniversitede 1997 yılında Yardımcı Doçent, 1999 yılında Doçent, 2006 yılında Profesör unvanını almıştır. Halen aynı üniversitede Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünde görev yapmaktadır. 10'u yurtdışı önemli dergilerde yayınlaşmış bilimsel makale olmak üzere, yurtiçi ve yurtdışı dergi ve konferanslarda yayınlanmış 40'tan fazla eseri bulunmaktadır. Elektrik güç sistemleri, enerji iletimi ve enerji kaynakları konularında çalışmalar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
|
 |
ZARA
|

KECE KURDAN--> ZARA

Nemrutta bir YERLİ GÜZEL!
Anne-Babası aslen Kahta'nın Bağlar Köylüsü olan Zara, 15 Ocak 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Asıl adı Neşe Yilmaz'dır. Küçük yaşlarda müziğe olan tutkusu dikkat çekti ve ailesi ile yakın çevresinin desteğiyle bir amatör kaset yaparak müziğe ilk adımını attı.. Milliyet Gazetesi Halk Müziği Yarışması açmıştı. Zara, 1991 ve 1993 yıllarında yapılan bu yarışmalara katılarak Türkiye birincilikleri kazanma başarısı gösterdi.
Daha sonra İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Şan Bölümü'nde müzik eğitimi almaya başladı. 1996 Yılında TRT'nin açtığı "Yetişmiş Ses Sanatçısı Sınavı"nı kazanarak TRT İstanbul Radyo Türk Halk Müziği Akitli Ses Sanatçısı olarak görevine başladı. Çevresindekilerin ısrarı üzerine, kendisini 1998 yılında hazır hisseden Zara, 10 yaşından beri kendisini tanıyan Ali Osman Erbaşı'nın müzik yönetmenliğini yaptığı ilk albümü "Avuntu"yu büyük bir mutlulukla tamamladı. Zara müzikten farklı olarak ayrıca "Eylül Fırtınası" ve "Deli Yürek-Boomerang Cehennemi" isimli sinema filmlerinde oyunculuğunu sergilemiştir. Şahsiyetli bir sanatçı kimliği ile herkes tarafından taktir edilen bir isim olmuştur. |
 |
NURETTİN RENÇBER
|

Ses Sanatçısı. 1960 yılında Mersin'de dünyaya gelen Nurettin Rençber'in bir yanında her zaman köylülük olmuştur. Çünkü, 1954'te ekonomik zorluklar nedeniyle Adıyaman-Kahta'nın Sefik (Tuğlu) köyünden Mersin'e göç eden ailesi, Kürt köylü kültürünün özellikleriyle onu çocukluğunda eğitmişlerdir. Çocukluk ve gençlik yılları bu liman kentinde geçti. Liseden sonra iki yıl kadar fabrika işçiliği yaptı. Ardından üniversite yılları başladı. Dört yıl süren öğrencilik yaşamını 1985'te mezuniyetle noktaladı (AÜ - DTCF Felsefe Bölümü). İlk konserini yine aynı yıl içinde AST salonunda verdi. 1987'de evlendi. 1988'de öğretmenliğe başlayan ozan, Anadolu'nun çeşitli kasabalarında görev yaptı.
Bu arada Anadolu'yu kasabalarıyla, halkıyla ve tabi ki müziğiyle yakından tanıma olanağını buldu. Öğrencilik yıllarında yaptığı bestelerini "Dağ Türküleri ve Deniz Şarkıları" adlı ilk kasetinde topladı. Halen Anadolu'da (Kırşehir) öğretmenlik yapan ozanın Yiğit ve Eylül adlarında iki çocuğu vardır.
Röportaj: Değerli Sanatçı Nurettin RENÇBER ile Özel Röportaj
Nurettin Rençber’i Birde Kendi Ağzından Tanıyalım. Bize kendinizden bahseder misiniz?
Ben Adıyamanlı bir alenin çocuğu olarak 1960 yılında mersinde doğdum. Çocukluğumun bir kısmı Adıyaman bir kısmı mersinde geçti. Liseye kadar mersinde okudum. 2 yıl fabrika işçiliği yaptım. Daha sonra üniversite sınavlarına katıldım. 1981 de Ankara üniv. Dil tarihi felsefe bölümünü kazandım. 1985 de bitirdim ve 1988 de felsefe öğretmenliğine başladım.2000 yılında öğretmenliği bıraktım ve 12 yıl içinde 4 albüm yaptım şuanda 7 albümümü hazırlıyorum.
İlk görev yeriniz?
İlk görev yerim Trabzon. Daha sonra Eskişehir, çorum, Kırşehir Anakarada görev yaptım. Bu süre içinde müziğe devam yaptım. Hatta ilk albümüm
“Kalbimdeki yangın” adlı albümü Çıkardığımda ben hala öğretmendim. Toplam 6 albüm yaptım. 7.cisi yolda.
Peki yeni albümünüz ne zaman çıkacak?
Eylül ayı içerisinde piyasaya sürmeyi planlıyoruz. Hazırlıkla devam ediyor. Bir aksilik çıkmaz sa eylül ayı içerisinde yeni albüm çıkacak.
Nurettin Rençber müzik dışında nelerle ilgileniyor?
Müzik dışında boş zamanım kalmıyor.yani konserlere gidiyorum stüdyo ve beste çalışmalarım oluyor. Evimle çocuklarımla ilgileniyorum. Tüm bunlara rağmen her gece 1-2 saat kitap okuyorum. Kitap okumayı seviyorum.
Genelde hangi türden kitaplar okuyorsunuz?
Bu aralar klasiklere yeniden başladım şu anda mesela Anna karenina, Tolstoy, Dostyevski
“Budala“isimli kitabını okudum. Daha önceki dönemlerde çağdaş Amerika edebiyatına takmıştım. Bizim Türk yazarlardan da çok iyi ciddi yazarlarımız var. Yaşar kemal başta geliyor. Orhan pamuk… Romancı olarak değil ama bir kültür mirasçısı olarak Aziz Nesin’i çok beğeniyorum. Şairlerimiz var mesela Ahmet telli, Ahmet arif, nazım hikmet gibi onları okuyorum. Gençlerden beğendiğim şairler var. Yine bir dönemler cemal Süreyya yı beğenerek okuyordum.
Peki Nurettin Rençber’in ürettiği müzik türünü nasıl tanımlıyorsunuz?
Bu çok zor bir soru. Yani bir müzik türünü isimlendirmek sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Bir ara yabancı şarkılara Türkçe söz yazıp onu Ajda Pekkan’a, Nukhet Duru’ya Erol Büyükburç’a o zamanlar okuturdular. O dönemlerde dediler Türkçe sözlü yabancı müzik dediler sonra Türkçe sözlü yabancı müzik olmaz ne yapalım Türkçe sözlü pop müzik yapalım dediler. O da olmadı dediler bunu türk hafif müziği yapalım dediler o da olmadı Türk hafif müziği yapalım dediler. Şimdi geldiler nerdeyse 7-8 yıl geçtikten sonra Türkçe pop diye kısa bir isim buldular.
Bizim yaptığımız işte zaman zaman çeşitli isimlendirmeler yapılıyor. Kimisi özgün müzik diyor kimisi çağdaş halk müziği diyor. Kimisi kent müziği diyor. Herkes bir şey söylüyor. Bence daha isimlendirme dönemi daha birkaç yıl sürecek gibi.
Yani isimlendirme yanlış diyorsunuz?
Yani yanlış değil. Bizim yapacağımız bir şey değil. Bu işi çok iyi bilen, kelimelerin, sözcüklerin anlamlarını iyi bilen müzik eleştirmelerin yapacağı şeylerdir.
Peki kendinize örnek aldığınız etkilendiğiniz sanatçılar var mı? Var mıydı?
E tabi bir zamanlar vardı. Şimdi değil ama. Çünki eğer bir idol oluşturmuşsan Nurettin Rençber olarak. Artık oluşma döneminde Çeşitli sanatçıları dinlerken onlardan aldığımız gıdaları ve tatlar aldım. Yani Zülfü Livaneli, Ruhi Su, Rahmi Saltuk var. Şıwan perver var. Yöresel sanatçılarımız var Elazığlı Enver demirbağ var mesela…
Buları ben büyük bir zevkle dinliyordum. Ama şuanda artık o dinlemelerle elde ettiğim gıdaları aldım.
Şimdi kendimi de bir başka sanatçıyı da dinlemiyorum. Daha çok ensturmental müzik varsa onları dinliyorum. Şimdi solist olarak inanın kendimi dahi dinlemiyorum.
Peki sayın Nurettin bey şu ana kadar yaptığınız albümlerde hiç bayan solistiniz olmadı hep yalnız çalıştınız. Bunun bir özel nedeni var mı?
Yok hayır. Bu soruyu götürüp sadık gürbüz e de sorabilirsiniz. Başka örnekleri de var ben hiç bayan bir solistle çalışma gereği hiç duymadım. Ama ilerde işler ilerler çok büyürse orkestram büyürse yani şuan 4 kişiyle çalışıyorum. İlere bunun sayısını artırırsam vokalist alırsam elbette bayanlara da yer verebilirim ilerde. Ama kendini bir vokaliste , gitariste veya bağlama çalana bağlayamaz bir sanatçı etmemeli de.
Peki Nurettin bey Elbistanı Elbistan halkını nasıl buluyorsunuz?
Elbistan’a 5. gelişim.elbistanı, elbistanı çok diri bir yer olarak buluyorum. Gerçekten toplumsal dayanışmanın anadoluda iyi örneklerini sergilediği bir yer. Gerçi şu anda yaşadığımız konum-sistem dayanışmayı değil de bireyselleşmeyi daha çok ön plana çıkarıyor. Elbistan da tabiki bundan nasibini alıyor.
Bu bireyselleşme zamanla insanı bireycileşmeye doğru götürüyor insanları.
Çünkü bireyselleşme güzel bir şey ama bireycileşme tehlikeli bir şeydir.
Bu insanın kendine yabancılaşması gibi bir şeydir. Bundan da Elbistan sanırım kısmende olsa nasibini alıyordur. Ama bizim 1-2 günlük gözlemlerimizle bunu ortaya çıkarmamız hakikatten çok zordur. Ama ben burada yani Elbistan da dinlenen müzik türüne bakarak Elbistan la ilgili fikirlerim genelde olumlu olduğunu söyleyebilirim.
Peki son olarak Elbistanlılara halkımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bireyselleşmekten hiç korkmasınlar ama bireycileşmenin – yabancılaşmanın çok kötü bir şey olduğunu unutmasınlar. Yani bu aradaki farka dikkat etsinler. Yaşama katılımda korkmasınlar. Ama ne yapacaklarsa yapsınlar ama bol bol okusunlar. Okumak insana en güzel yakışacak etkinliktir.

Nazif ÜLGEN
1949 yılıKahta'da doğdu. 10 çocuklu nalbant bir babanın evladıdır.1975 yılında Englısh Fast'ı kurdu ve kısa sürede 5 okul haline getirdi. Ayrıca Englısh Fast'ın mektupla öğretim kurumunu kurdu. Bu departmanı 150 bin öğrenci kapasitesine kavuşturdu. 1980 'li yılların başında ihracat seferberliğine katıldı. Dubai ve Viyana' da mağazalar açtı.1991 yılında, Türkiye'nin ilk Üstün Zekalı çocuklar için Yeni Ufuklar İlköğretim Okulu 'nu kurdu. Almaş Holding'i kurarak yurt içinde ve dışındaki faaliyetlerini bir kuruluş çatısı altına aldı.1984 yılında, İzmir'de yüksek vergi verdiği için altın madalya ile ödüllendirildi. Ülgen, evli ve iki çocuk babasıdır, İngilizce biliyor. En son Türkiye de ilk defa Kürtçe Kurslar [ AB uyum yasalarından sonra ] için yaptığı başvuru ile gündeme gelmiştir.
ESERLERİ
1989'da Özalizm Çıkmazı, 1991'de Çağ mı Atlattık, 1993'de de Ufuk'taki Cumhuriyet adlı kitapları ve çok sayıda makalesi çeşitli yayın organlarında yayınlandı.
ADİYAMANİN YETİŞTİRDİGİ ŞAİRLER...
ADIYAMAN'IN YETİŞTİRDİĞİ ŞAİRLER
RIFAT BABA (1798-1864)
Adıyaman'da doğan şair, uzun süre başta İstanbul olmak üzere, çeşitli illerde ikamet etmiştir. Tahsilsiz olmasına rağmen, kuvvetli bir şiir tekniğine sahiptir. Şairin gazellerinden bir mısra:
Nazeninler çok, veli mislin bulunmaz sevdiğim
Barekallah hüsn-i etvarin senin gibi özge şey.
HAYDAR EFENDİ (1863-1932)
Adıyaman'da doğan şair, medrese tahsili yapmıştır. İleri görüşlü, açık fikirli ve taassuptan hoşlanmayan bir şair olduğundan, tüm şiirlerinde bu temaları işlemiştir. Şairin şapka ve kıyafet üzerine yazdığı şiirden bir dörtlük:
İmhayı taassupta çalışmaz mı hükümet
Her cüppe giyen olmuştu ehli keramet
Dine ne zarar vurmada serpuşu temeddüm
Gir cami'e ta haşre kadar ehli ibadet
ABDURAHMAN FEHMİ BİLGİN(1906-1988)
Adıyaman'da doğdu. Muallim vekilliği ve imam-hatip görevlerinde bulundu. Birçok gazetede şiir ve makaleleri yayınlandı. Gönül damlaları adında bir eseri yayınlandı. Şairin "Göründü Bize" adlı şiirinden bir dörtlük:
Hüccetimiz Kur'an gönülde meş'alei-, iman
Parlasın şimşir gibi ey ehl-i eşrare doğru
Şehadetler ola Ya Rab dilimize evrad
Tastik ise hem kalpte mekin ikrara doğru
Nakipzade Mehmet Ata Seçilmiş (1878-1936)
Adıyaman'da doğan şair, medrese tahsilini bitirerek bir süre imamlık ve belediye azalığı yaptı. Daha sonra ölüm tarihi olan 1936 yılına kadar dava vekilliği yaptı. Zamanın şairleri arasında bilhassa manzum tarih düşürmeyle ünlenmiştir. Kap Camii üzerine yazmış olduğu bir mısra:
Bir harabe-zâra dönmüşken bu cami ser-te-ser
Kıldı inşa Hacı Muhammet Ali Bey namver
NAKİPZADE AHMET FAİK ÜSTÜN(1880-1949)
Hukuk tahsilini bitirerek uzun süre hakimlik görevi yapan şair, Adıyaman'da doğmuş ve Siverek'te vefat etmiştir. Gazelinden bir mısra:
Güllere teşbihi adetttir, melek simalerin
Mestinazm, gül de bülbül de sana üfdadedir.
M.ZEKİ ADİYAMAN( 1911-1980)
Adıyaman'da doğan şair, ilkokul öğretmenliği ve milletvekilliği görevlerinde bulundu. Samsat Tarihi ile Adıyaman ve Şairleri adlı eserleri mevcuttur.
|
|